NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
84 - (2879) وحدثني
حرملة بن يحيى
التجيبي.
أخبرنا ابن وهب.
أخبرني يونس
عن ابن شهاب.
أخبرني حمزة
بن عبدالله بن
عمر؛ أن
عبدالله بن
عمر قال:
سمعت
رسول الله صلى
الله عليه وسلم
يقول "إذا
أراد الله
بقوم عذابا،
أصاب العذاب
من كان فيهم،
ثم بعثوا على
أعمالهم".
{84}
Bana Harmele b. Yahya
Et-Tücîbî de rivayet etti. (Dediki): Bize İbni Vehb haber verdi. (Dediki): Bana
Yûnus, İbni Şihab'dan naklen haber verdi. (Demişki): Bana Hamza b. Abdillah b.
Ömer haber verdiki: Abdullah b. Ömer şöyle demiş: Ben, Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) :
«Allah bir kavmi azab
etmeyi dilerse, azab o kavmin içindekilere isâbst eder. Sonra amelleri üzerine
diriltilirler.» buyururken işittim.
İzah:
Abdullah b. Ömer
rivayetini Buhârî «Kitâbu'l-Fiten» de tahric etmiştir.
Allah Teâlâ'ya hüsn-ü
zanda bulunmanın mânâsı; Ölürken onun rahmet ve affını ummaktır. Ulemâ kulun hâli
hayatında korku ile ümit arasında bulunması gerektiğini söylemişlerdir.
Bazıları Allah korkusunun rahmet ümidinden daha fazla olması lâzım geldiğini
söylemişlerdir. Ölüm emareleri belirince artık ümid tarafı galebe çalmalı yahut
kulun hâli sırf ümidden ibaret olmalıdır. Çünkü Allah korkusundan maksat
günahlardan kaçınmnk, amel ve taatları çok yapmaya gayret göstermektir. Ölüm
halinde ise bunlar imkânsızdır. Binâenaleyh Allah'a hüsn-ü zanda bulunmak, onun
affı merhametine sığınmak müstehab görünmüştür. Zîra bunda kulun Allah'a
muhtaçlığı mânâsı vardır. Nitekim babımızın son hadîsi de bunu te'yid eder. Bu
hadîs kul ne halde öldüyse, o halde dirileceğine delâlet etmektedir.
Mezkûr hadîsdeki «men»
kelimesi umum bildiren sigalardandır. Şu halde Allah'ın azabı dünyada iyilere
de isabet edecek demektir. Lâkin kıyamet gününde herkes ameline göre
diriltileceğinden iyiler dünyada gördükleri o azabın karşılığında mükâfata nail
olacaklardır.